sort of

  1. âdetâ, gûya, sanki, sözüm ona.
    I sort of expected it: Böyle bir şeyi âdetâ bekledim (diyebilirim).
kabilinden
analar kusuru.
bir çeşit borsa simsarı
biraz korkmak Verb
her işi yapmak Verb
her türlü iş yapmak Verb
yeni model otomobil
çok tehlikeli durum
bu gibi şeylerden hoşlanmak yız pek
öyle (hiç) bir şey.
You'll do nothing of the sort: Öyle bir şey yapamazsın.
(a) sıradan, şöyle böyle, iyi kötü, alelâde.
an army of a sort /after a sort /of sorts: sözüm
ona/iyi kötü bir ordu. (b) türü bilinmeyen, ne idüğü belirsiz.
bu kabilden
kitapları ayırmak Verb